31 Aralık 2015 Perşembe

#12 Casuslar Köprüsü (Bridge of Spies)

Herkese iyifilm bloğundan merhaba arkadaşlar. Bu yazımda sizlere Steven Spielberg'in yönetmeni olduğu ve Tom Hank'in başrolünde oynadığı "Casuslar Köprüsü" adlı filmi eleştireceğim.

Önce bir konuya değinelim:
Film soğuk savaş döneminde geçmektedir. Amerikalı bir pilot Sovyetler’de tutsak duruma düşmüştür. Tutsak pilotu kurtarabilmek için Amerikalı bir avukat CIA tarafından görevlendirilir. Bu görev oldukça zorlu ve tehlikelidir. Filmde Tom Hanks’ın yanı sıra Amy Ryan ve Billy Magnussen gibi isimlerde rol alıyorlar. Filmin yönetmen koltuğunda ise usta yönetmen Steven Spielberg oturuyor.

Oyunculara değinelim biraz da:
Tom Hanks, ilk yazımda da söylemiştim kendisinin benim en sevdiğimi oyuncu olduğunu. Oynadığı filmlerin çoğunu izlemişimdir. Oynadığı filmlerin kötü olması gibi ihtimal görmüyorum. Aslında kendisini romantik-dram filmleri yerine macera-gerilim türü filmlerde görmek beni daha çok cezbediyor. Aldığı 2 Oscar ödülü de onun nasıl bir oyuncu olduğunu kanıtlıyor sanırım.
Mark Rylance, kendisini bu filmde çok beğendimi söylemem gerekir. Hal, hareket, tavırları gerçekten yerinde. İnsanı sinir edebilecek bir sakinliği var. Takdir ettim.
Bu iki oyuncunun ön planda olduğu filmde diğer bütün oyuncularda filme uyum sağlamış. Kadro seçimi için Steven Amcayı kutluyorum.

Gelelim eleştilere:
Aslında eleştirelecek pek bir şey yok. Aksiyon bekleyenler pek beklemesin keza aksiyon filmi değil. Yaşanmış bir hikayeden alıntı olup, zaman-kurgusu gerçekten harika. Başları biraz sıkıcı gelse de sonradan açılıyor film. Her an bir şey olacak kaygısıyla bekliyorsunuz. Heralde filmin tek eksisi insanı ters köşe yapmaması ama yaşanmış bir hikayeden alıntı olduğu için pek de ters köşe olması mümkün görünmüyor.

Konu 10/9, Oyunculuk 10/10, Genel 10/9

Gerilim-Biyografi türü filmler arasında bu film İYİ FİLMdir. 
Devamını Oku »

22 Aralık 2015 Salı

#11 Yenilmezler: Ultron Çağı (Avengers: Age of Ultron)

Herkese iyifilm bloğundan merhaba arkadaşlar. Bu yazımda Marvel Sinematik Evreni'nin bu seneki göz bebeği "Yenilmezler: Ultron Çağı" filmini ele alacağım. Bakalım ne gibi hatalar gözden kaçmış. Neleri esgeçmişler.

Konuya değinelim:
Tony Stark (Iron Man) önderliğinde bir grup süper kahraman, aktif olarak kullanılmayan bir barışı koruma programını gerçekleştirmek isterler, ancak işler çığrından çıkar ve insan yapımı bir yapay zeka olan Ultron'un eline, hain planlarını gerçekleştirme fırsatı geçer. Süper kahramanlar onu durdurabilmek için bir kez daha güç birliği yapmak zorundadır. Tüm dünyaya yayılan bir savaş başlayacaktır.

Oyunculara değinelim biraz:
Robert Downey Jr., kendisini artık Tony Stark olarak tanıyoruz da diyebiliriz. 2008'den beri "Demir Adam" karakterine can veriyor kendisi. İyi de yapıyor. Şuan Demir Adam'ı başkası oynasa herkes isyan eder sanırım.
Chris Evans, kendisini de artık Kaptan Amerika olarak tanıyoruz. O da 2011'den beri bu karaktere can veriyor. Başta istemese de ısrarlar sonucu oynamıştır bu rolü. Bana göre iyi de yapmış. Çünkü yüz yapısı olarak çizgi romandaki Kaptan Amerika'ya gerçekten çok benziyor. Kendisinin daha önce de "Fantastik Dörtlü" filminde "Human Torch" olarak oynadığını söylemeden geçmeyelim. Marvel evreninin aranılan oyuncularından.
Chris Hemsworth, kendisini de şimşek tanrısı olan "Thor" olarak tanıyoruz. 2011'den beri bu karakteri canladırıyor. Gerçekten iyi idare ediyor. Her ne kadar filmlerinde mantık hataları olsa da kendini izlettirmeyi fazlasıyla başarıyor.
Scarlett Johansson, kendisini daha öncelerde "Prestij", "Bir Konuşabilse" filmlerinden de tanıyoruz fakat "Kara Dul" karakteri kendisine gerçekten çok yakışıyor. 
Mark Ruffalo, ben başta Edward Norton'ın Hulk olmasını istemiştim. Fakat kendisini izleyince olur dedim. Zaten Hulk'un pekte bir rolü yok. Hulk'a dönüşünce pata küte girişiyor herkese ama iyidir.
Jeremy Renner, her ne kadar ilk filmde ön planda olmasa da filmimizin sürpriz adamını oynuyor. Kendisine bu filmde daha da ısınıyorsunuz. O kadar süper kahramanın arasında ok ve yayla durmak cesaret ister. Takdir ediyoruz.
Samuel L. Jackson, kendisini filmde az görsek de bizi sevindirdi gerçekten. Nick Fury rolü başkasına kesinlikle yakışmazdı.
Aaron Taylor Johnson, bir önceki yazımda kendisini "Göster Gününü" filminde tanıtmıştım. Burada kendisine "Quicksilver" rolüyle şans tanımışlar. Tanımışlarda çok saçma bitmiş. Buna eleştirilerde değineceğim. Fakat gayet kaliteli bir Quicksilver olmuş.
Elizabeth Olsen, kendisini "Scarlet Witch" rolüyle görüyoruz. Oynadığı bölümlerde mantık hataları mevcut. Aslında güçleri artırılabilse gerçekten Yenilmezler ekibinin en güçlü karakteri olur. Kendisini sevdik biz. En yakın Kaptan Amerika: İç Savaş filminde göreceğiz kendisini. Sonrası 2018.
Paul Bettany, şimdiye kadar bütün Iron Man filmlerinde kendisinin sadece sesini duyduk. Kendisi Jarvis adlı işletim sistemini seslendiriyordu. En sonunda bu filmde "Vision" adında vücut buldu. Gayette iyi olmuş.
James Spader, Ultron'u harika seslendirmiş. Yani bize sesiyle o gerilimi ve esprileri hissettiriyor. 

Gelelim eleştirilere:
1- Türkçe dublajında Demir Adam'ı, Tamer Karadağlı seslendirtmişler. Bu çok büyük bir eksi dublajlı izleyecekler için. Biz Günyol Bakoğlu'na alışmıştık.
2- Normalde "Kara Dul" karakteri de Kaptan Amerika gibi "süper asker serumu" almıştır. Fakat filmde bunu görmüyoruz. 
3-Quicksilver karakteri (Marvel'in orjinal sitesine göre) hızının sınırları bilinmeyen, kısa mesafelerde uçabilen, hızlı iyileşebilen bir karakter fakat. Saatte 1000 km/s hızla gelen mitralyöz mermileriyle ölüyor. Daha önceki sanhelerde ise robotlarda vurduğunda robotlar paramparça oluyor. Bazı yerlerde Quicksilver karakterinin hızının 300 km/s dolaylarında olduğu söylenmiş. Şimdi söyleyin bana bir yapıya 300 km/s hızla vursanız paramparça olur mu filmdeki gibi? Tabii ki olmaz ama filmde dram yapacağız diye öldürdüler süper hızlı arkadaşımızı. Hea ayrıca kendisinin mutant olan versiyonunda zamanı yavaşlatma gibi bir gücü de var.
4- Quicksilver'ın öldüğü sahne sonrasında kardeşi "Scarlet Witch"in içine doğunca birden güç patlaması yaşıyor ve çevresinde kaç tane robot varsa hepsini toza çeviriyor. Şimdi arkasında koruması gereken makine neden toz olmuyor? Robotlar bu kadar mı dandik? Sonraki sahnelerde Ultron'un göğsünden enerji reaktörünü çıkardığını görüyoruz. Bu da eksi olarak yazılan bir mantık hatası.
5- Son sahnelere doğru Thor, Demir Adam ve Vision, Ultron'a birlikte saldırıyorlar ve Ultron erimeye başlıyor(kendisi vibranyum'dan yapılma bu arada) Biz de diyoruz ki lan ne duruyorsunuz? Eritin bitirin işini. Yapışıp kalsın yere. Filmi kayıpsız atlatın ama olur mu demişler biraz daha uzatalım. 
6- Ultron bunların elinden kurtulduktan sonra bir jete biniyor ve başlıyor ateş etmeye. İlk önce Hulk ve Kara Dul ikilisine geliyor fakat Kara Dul'a hiç isabet etmiyor. Sonrasında Kaptan ile Thor'a geliyor fakat onlara da isabet etmiyor ne hikmetse. Sonrasında olan Quicksilver'a oluyor. 6-7 yerinden delik deşik oluyor adam.
7- Sokovia'nın yukarı çıkan parçasını patlattıklarında tonlarca kaya parçası düşüyor ama hiç su yükselip karaya vurmuyor. Bu da enteresan bir fizik hatası.
8- Filmin kesilmiş sahnelerini izleme imkanı bulursanız kesin izleyin çünkü bazı yerler gerçekten güzel. Keşke filme eklenseymiş.

Genel olarak filmin son sahnesi çok kalabalık olduğundan dolayı bir çok hata mevcut ama bu hatalar sadece dikkatli izleyiciler için sorun teşkil edebilir. Keza bende öyleyim ama filmi izlerken zevk almak için pek de umursamıyorum.
Filmi biraz daha anlamak isteyenler Agents of S.H.I.E.L.D adlı dizinin 2. sezon son bölümlerini izlesinler. Fakat Thor'un ne ara geldiğini bende çözemedim.

Bana göre bu film ilk filmine göre de fantastik-bilim kurgu filmlerine göre de İYİ FİLMdir.
Devamını Oku »

19 Aralık 2015 Cumartesi

#10 Göster Gününü 2 (Kick-Ass 2)

Herkese iyifilm bloğundan merhaba arkadaşlar. Bu yazımda ilk filmiyle bir çok olumlu eleştiri alan "Göster Gününü" filminin ikincisini eleştireceğim.

Filmimizin konusuna değinelim önce:
Kendi kostümünü kendisi yapan ve doğa üstü güçleri olmasa da kendisini suçla savaşçısı bir kahraman ilan eden Dave/Kick-Ass, yeni maceralara sürüklenirken bir grup 'normal vatandaş' ile karşılaşır. Onlar da sıra dışı kostümlerle süper kahraman olmaya ve suçlularla mücadeleye atılmışlardır. Yeni ekip Justice Forever adını alırken, bu arada Red Mist'in büyük intikam planı da devreye girmek üzeredir...

Oyunculara değinelim şimdi de:
Aaron Taylor Johnson, kendisini şimdilerde Godzilla, Yenilmezler: Ultron Çağı filmleriyle tanıyoruz. Kendisinin ilk tanındığı büyük yapım 2006 yapımı "İlüzyonist" filmidir. Bu filmde Kick-Ass rolüne gerçekten uymuş. Başka birini canlandırmak istesem de canlanmıyor. Bende böyle bir etki bıraktığı için takdir ettim gerçekten kendisini.
Chloe Grace Moretz, Hollywood sinemasının yükselen yıldızı, kendisine özel bir hayranlık duyduğum kişidir kendisi. Kendisini şimdilerde Karanlık Gölgeler, Eğer Yaşarsam gibi filmlerden tanıyoruz. İlk fimde daha 11 yaşındayken, oynadığı aksiyon sahneleriyle dikkatleri üzerine çeken Moretz, ikinci filmde ilkine göre daha pasif kalmış.
Christopher Mintz-Plasse, kendisi filmde en sevdiğim karakterdir. Hem bu kadar saf hem de bu kadar kötü düşünmeyi gerçekten başarabilmiş kendisi. Kimbilir belki kendisi ileri daha büyük filmlerin kötüsü olur.
Jim Carrey, kendisini artık tanımayan yoktur diye düşünüyorum. Filmde topu topu 10 dakika görünse de kendisini görmek gerçekten çok güzel. Hele ki komedi filmlerinin dışında. Tabi bu filmde komedi olmadığı anlamına mı gelir? Tabii ki hayır.

Gelelim eleştirilere:
1- Chloe Grace Moretz nam-ı diğer Hit-Girl, Kick-Ass'ı bir güzel eğitiyor ve bildiği herşeyi de öğretiyor. Fakat kalın kafalı Kick-Ass, herşeyi öğrendiğini düşünse de, sonraki sahnelerde pata küte dövüşüp, ağzının yüzünün dağıldığını, patates çuvalı gibi yere yığıldığını görüyoruz.
2- Kick-Ass, Mindy'i (Hit-Girl)  filmin başından sonuna kadar yanında görmek istediğini, beraber savaşmaları gerektiğini, babasının da bunu istediğini söylüyor.(Hit-Girl'ün peder ilk filmde ölmüştü izleyenler bilir. Peder Nicholas Cage'di bu arada.) Fakat Mindy her seferinde geri çeviriyor, yüz buruşturuyor, gerçek kendimi bulmam gerek diyor ve Dave'i reddediyordu. Filmin sonlarına doğru Dave'in peder de ölünce diyor ki "Belki de kahraman olmanın anlamı yaşadığımız acıları alıp onlardan iyi birşey çıkarmaktır." Lan aq malı. Filmin başından sonuna kadar adam seni çağrıyor. Diyor "gel beraber kapışak." "Kayıplar azalsın." "Baban öldü diye kendini salma, babanda bırakmanı istemezdi." vs. vs. diye. İlla adamın babasının ölmesimi gerekiyordu. Ne oldu da döndün bir anda.
3- Dave'in arkadaşı Todd, Chris D'Amico(The Motherfucker)'ya katıldığında diyor ki "Kick-Ass aslında Dave Lizewski." Chris D'Amico'da durur mu yapıştırmış cevabı "SHUT UP!!" Bu nasıl tepki aq. Sonrasında malum olay yaşanıyor ve ilk filmde Dave nasıl Chris'in babasını öldürdüyse intikamını almak için Dave'in babasını öldürüyor. Şimdi soruyor Todd denen mala. Yav sen ne çeşit bir malsın? Bir insan bu kadar mı saf olur? Hadi onu geçtim. Ya bunu Dave öğrenseydi? Ben olsam binerim üstüne vururum kırbacı, vururum kırbacı ama o da ne?! Todd, Chris'in gerçek kötü olduğunu öğrense de saflığa devam edip söylemediği gibi, bir de üstüne teşekkür alıyor. İnsanın sinirlerine dokunuyor.
4- Jim Carrey, neden o kadar kısa durdu ki filmde. Biz sevmiştik "Albay Amerika"yı. Bunu da bir eksi olarak haneye yazdım.
5- Dave ile Mindy bir sahnede okulda artık eğitimin bittiğini falan tartışırken Mindy "Özür dilerim Dave ama bitti." diyerek taşı gediğine koyuyor ve oradan uzaklaşıyor. Millet sanki Mindy'nin bu sözlerini beklermiş gibi daha söylemeden toplanıyor. Ve sonunda sanıyorlar ki son sınıf öğrencisi, birinci sınıf öğrencisine yürüyor. Oğlum sizin ne çeşit bir mezhebiniz var. Adamla herşeyi yap, beraber yat kalk ama adam birinci sınıftan biriyle konuşunca sübyancı de. Millet hariçten gazel okuyup, yargısız infaz yapmayı çok seviyor gerçekten.
6- Union J'nin klip sahnesinde kızların azması da ayrı bir eksi olarak yazıldı haneye. Yani ben vücut yapıp çıksam kimsenin umrunda olmaz. Onların adı var ya...!

Uzun lafın kısası bu film; ilk filmine göre KÖTÜ, aksiyon-komedi filmleri arasında İYİ FİLMdir.
Devamını Oku »

14 Aralık 2015 Pazartesi

#9 Ben, Earl ve Ölen Kız (Me and Earl and The Dying Girl)

Herkese iyiflm bloğundan merhaba arkadaşlar. Bugünkü film incelememiz yeni vizyona girmiş olan "Ben, Earl ve Ölen Kız" adlı film.

Konuya değinelim biraz:
Birçok sosyal ortamın içinde bulunmasına rağmen neredeyse hiçbir gerçek arkadaşı bulunmayan lise son sınıf öğrencisi Greg'in (Thomas Mann) yakınındaki tek insan, birlikte klasik filmlerin küçük çaplı parodilerini yaptığı Earl'dür (RJ Cyler). Bir gün, anne ve babasının da zorlamasıyla pek konuşmadığı Rachel (Olivia Cooke) ile arkadaşlık etmeye başlar. Rachel'a kısa süre önce lösemi teşhisi konmuştur. Çok fazla ortak noktaları yokmuş gibi görünen ikili, giderek daha çok vakit geçirmeye başlar. Rachel'ın kemoterapisi başlar, Greg ve Earl de Rachel için de bir film yapmaya karar verir. 

Oyunculara değinelim biraz da:
Aslına bakarsanız Thomas Mann ve John Bernthal dışında pek bildiğimiz oyuncu yok.
Olivia Cooke, bu piyasa da kendini yeni yeni göstermiş olan şirin kızımız. Kendisi çok tatlıdır bu arada. Bu filmde yaptığı rol ise beni benden aldı.
RJ Cyler, kendisinin ilk büyük filmiymiş. Fakat gerçekten böyle devam ederse iyi bir oyuncu olacaktır.

Bu filmde eleştirilecek pek bir şey yok aslına bakarsanız. Gençlik-Komedi-Dram karışımı bir film kendisi. Fakat gülerken bir anda hüzünlenmiş olarak bulabilirsiniz kendinizi. Ben normalde pek dram filmi izlemem. Hele ki içinde sade aşk olan dram filmlerinden hiç hazzetmem. Fakat bu tür filmler beni çok etkiliyor. İlk olarak "Aynı Yıldızın Altında" filmini izlemiştim. İzlememin başrol karakterlerinin yaşlarıydı. Benim yaşıma yakın oldukları için kendimi onlara daha yakın hissederim hep. Eğer çok seversem kendimi o filmdeki karakterlerin yerine koyarım.
Bu tür filmler bana insanın ne kadar dayanıksız bir canlı olduğunu tekrar tekrar hatırlatıyor.
Bu tür filmler bana insanın sağlığından daha kıymetli hiçbir şeyi olmadığını, olmayacağını anlatıyor.
Bu tür filmler bana hayat güzel giderken, alınan tek bir haberle hayatın kötüye gidebileceğini hatırlatıyor.
Bu filmi izlerken kendimi bir Rachel'ın (Olivia Cooke) bir de Greg'in yerine koydum. Düşündüm. Acaba ben onların yerinde olsam ne yapardım diye.
Normalde dram filmlerinde pek ağlamayan bir insanım ama bu filmde gözümden bir kaç damla yaş aktı. Aynı "Aynı Yıldızın Altında" filminde olduğu gibi. 

Hayatın gerçeklerini komedi ve gençlikle harmanlayıp bizlere sunan yönetmene gerçekten teşekkür ediyorum. Gerçekten bu film öyle kolay kolay unutulacak bir film değil.
Bütün dram filmleri arasında bu film benim için ÇOK ÇOK ÇOK İYİ FİLMdir.
Devamını Oku »

13 Aralık 2015 Pazar

#2 Batman vs. Superman: Adaletin Şafağı 2. Fragman İnceleme (Batman vs. Superman: Dawn of Justice)

Herkese iyifilm bloğundan merhaba arkadaşlar. Bu yazımda 2016 yılının en çok beklenen filmleri arasında bulunan Batman ve Superman'i karşı karşıya getiren "Batman vs. Superman: Adaletin Şafağı" filminin 2. fragmanına göz atacağım. Bakalım bizim için ne gibi sürprizler var.

İzlemeyenler için fragman linki:
Batman vs. Superman: Dawn of Justice 2. Fragman 

Fragmanı izlediyseniz gözümüze çarpan karelere bakalım:
 1- Bu sahnede bir bina yıkılıyor ve Bruce Wayne nam-ı diğer Batman abimiz bir kıza korkmasın diye sarılıyordu. Fakat sağ tarafa dikkatli bakarsanız tabelada "Wayne Finacial" yazıyor tam çıkmasa da. Bu da Batman'in neden Superman'a sinirli olduğunu bir nevi kanıtlıyor.

  2- Bu gördüğünüz sahne fragmanda 0.5 saniye bile görünmüyor. Kendisini hissettirip kaçıyor. Fakat yavaşlatıp, bir de üzerine biraz beyazlatıp bakınca Superman'ın ağzına kırmızı bir şeyler fırladığı görülüyor. Eğer bu kan ise Batman gerçekten emeline ulaşmış demektir. Bu da insanın aklına Superman "acaba güçlerini mi kaybetti." sorusunu akıllara getiriyor. Çünkü çizgi romana göre Superman gözünden çıkardığı lazeri fazla kullanınca hücreleri güneşten aldığı radyasyonu boşaltıyor ve Superman bir kaç günlüğüne güçlerine elveda diyordu. Film çıkınca neler olduğunu görücez hayırlısıyla.
3- Fragmanı izlediyseniz sonlara doğru Doomsday'in geldiğini görmüşsünüzdür. Bu sahne ondan önceki sahne. Lex Luthor ne yapmak istediğini söylerken ki sahne. Arkaya dikkatli bakarsanız Superman'i görürsünüz. "Superman'in ne işi var lan Lex Luthor'un yanında" diyebilirsiniz. Açıkçası bende merak ediyorum. Film vizyona girdiğinde hep beraber anlayacağız.
 4- Bu sahne ise filmin son sahnesine ait ve Wonder Woman'ın ilk göründüğü sahne. Soldan saymaya başlarsak Superman'in; süper güç, süper dayanıklılık, süper hız güçleri var. Wonder Woman; aynı şekilde süper güç, süper dayanıklılığı var. En sola bakarsak Batman; Elinde bir silahla Doomsday'i karşılıyor. Ne kadar absürd oldu değil mi? Yapımcılar bunun hakkında ne düşünüyor gerçekten öğrenmek isterim.

Evet arkadaşlar fragmanda gözüme çarpan bir kaç sahneyi gösterdim burada. Film karanlık ve kasvetli havasıyla, gerek görsel efektleriyle güzel olacağa benziyor. İnşallah beklentilerimizin altında çıkmaz.
Devamını Oku »

12 Aralık 2015 Cumartesi

#2 Agents of S.H.I.E.L.D 2x10 (Maveth)

Herkese iyifilm bloğundan merhaba arkadaşlar. Bu yazımda Marvel'ın "Agents of S.H.I.E.L.D" adlı dizisinin yarı sezon finali bölümünü inceleyeğim.

Üçüncü sezon için kısaca bir özet geçeyim:
2. Sezon son bölümlerinde ele geçirilen Monolith adlı taş bu sezonda daha önemli hale geliyor. 2. sezon son bölüm Jemma Simmons'ı içine alıp eski haline dönüyor ve 2. sezon böyle bitiyordu. 3. sezonda ise Simmons'ı geri getirmek için bir uğraş var ve sonunda geri getiriyorlar. Simmons'ın orada yaşadıklarıda bir bölümde gösteriliyor. Daha sonra Hydra adlı örgütün modern çağın değil yüzyıllar önce kurulan bir örgüt olduğu anlaşılıyor. Daha fazla Inhumans görüyoruz bu sezonda. Hydra'nın liderlerinden birinin yüzyıllar önce Monolith tarafından yutulduğunu ve kendisinin bir Inhuman olduğunu öğreniyoruz. Jemma Simmons'un geri getirildiğini öğrenen Hydra bunu kendi liderlerini geri getirmek için kullanmaya çalışır.

Bu bölümle önceki bölüm, tek bölüm olarak ele alınabilir. Gerçekten her iki bölümde kalite kokan bölümlerdi. Fakat bir yerde zamanlama hatası yapılıyor ki bu gerçekten de göze batıyor. Neresi peki? Son kısım. Şimdi son kısımdaki hataları sayalım. 
1- Portal'ın kapanması için belirli bir süre vardı. Bu süre bittiğinde portal hala açıktı(Daisy'nin bayılmasına rağmen)
2- Dizinin sonunda Coulson, Ward'ı öldürüyordu ve Fitz'le beraber geçitten geçip Dünya'ya geri dönüyorlardı. Ondan önce Fitz işaret fişeğiyle Hydra'nın liderini vurarak yakıyordu ama en sonda Ward gibi görünen ama Ward olmadığını bildiğimiz Hydra'nın lideri sonunda Dünya'ya dönüyordu. Sorun burda. Diziye baktığımızda Hydra'nın lideriyle Ward arasında en azından 100m vardır ki burada Ward portaldan daha uzak. Sen ne ara gittin Ward'ın vücudunu ele geçirdin. Tekrardan döndün geçitten geçtin. Hadi onu geçtim. Tam Fitz ve Coulson geçitten geçtiği anda mekanı bombaladılar. Geçitte onun altında kaldı. Peki sen ne ara geçitten geçip o patlamalardan canlı kurtuldun. Gerilim yapıcaz diye hata üstüne hata yapmışlar.

Bu incelemeyi izleyen arkadaşlar için yaptım. Zaten belli yazımda. Karakterleri bilen kişiler anlayacaklardır yazdıklarımı zaten. Diziye başlamayanlar içinse hemen başlasınlar derim tabi imkanları varsa. Kendini kesinlikte izlettiriyor.
Önümüzdeki bölümlerde ise bizi güzel kapışmalar beklediğini söylemek isterim. Fakat yeni bölüm taaa 8 Mart'ta çıkacak. Bekle ki gelsin.

Devamını Oku »

#8 Hitman: Ajan 47 (Hitman: Agent 47)

Herkese iyifilm bloğundan merhaba arkadaşlar.
Bu yazımda bu sene vizyona giren "Hitman: Ajan 47" filmini ele alacağım. Çoğumuz bu filmin bir oyundan geldiğini biliyoruzdur zaten.

Konuya değinelim biraz:
Agent 47, tam bir ölüm makinesi olacak şekilde tasarlanmış bir suikastçidir. Ancak çok güçlü bir holding, ajanın arkasındaki sırrı çözüp kendi suikastçiler ordusunu kurmak istemektedir. Ajana bu görevde Katia adlı bir kadın yardımcı olacaktır, Katia bir yandan babasını bulmaya çalışmaktadır.

Oyunculara değinelim biraz da:
Rupert Friend, kendisini (izleyenler için) Homeland dizisinden tanıyoruz. Hitman karakterini yansıttığını düşünüyorum. Bir kaç yerde ciddiyet bozulsa da...
Hannah Ware, daha önce bir kaç yapımda küçük roller alan ablamız bu filmde başrollerde kendine yer buluyor. Kendisine asosyal psikopat rolü verilmiş gibi görünse de sonradan neden öyle olduğunu öğreniyoruz.
Zachary Quinto, kendisini Star-Trek filminde Mr. Spock olarak tanıyoruz. Bu filmde ise kötü adamımız kendisi. Onun yerine daha sert mizaçlı biri gelebilirmiş diye düşünüyorum.
Ciarán Hinds, kendisini bir çok iyi yapımla tanıyoruz. Bu filmde filmin ortalarından sonra dahil oluyor ve pek fazla da gözükmüyor ama kendisini görmek güzel.
Diğer oyuncularda olduğu kadar, olmadığı kader diye seçilmiş.

Gelelim eleştirilere:
1- Hitman tam bir ölüm makinesi olarak tasarlanmış yani duygular, pişmanlık vs. yok kendisinde. Fakat bu filmde kendisini bir kaç yerde gülümserken görüyoruz. Yıllar geçince duygusuzluk yumuşuyor galiba. İlk filmdeki Hitman abimiz (Timothy Olyphant) bu konuda daha iyi iş çıkarmıştı.
2- Le Clerq (Thomas Kretschmann) filmin son sahnelerine kadar ofisinden çıkmıyor. Zaten çıktığı anda da masal oluyor. Ecel kapıda bekliyormuş demekki.
3- John Smith (Zachary Quinto) derisi altına titanyum enjekte edilmiş, başka bir deney insanını oynuyor. Fakat derisi altına o kadar titanyum enjekte etmelerine rağmen vuruş gücünde hiçbir artış yok.
4- Filmin bir yerine Litvenko (Ciarán Hinds) John Smith'e diyor ki "Sen onlardan güçlü değilsin. Sen vücuduna güveniyorsun ama onlar akıllarıyla hareket ediyorlar." Ondan sonra Hitman abimiz bununla kapışırken hep göğüsüne göğüsüne sıkıyor. Lan insan bir kafaya sıkmayı dener. Derisi altında titanyum kaplı olduğunu biliyorsun. Asit atar adamın suratına dağıtır içindeki titanyumu. Hani nerede akıl. Adam içeri girip pata küte girişiyor. İki tane barettayla 50-60 kişiyi öldürüyor vs. Ha akıllı davrandığı yerler yok mu tabiki var ama aksiyon-gerilim yapıcaz diye de adamı mal durumuna düşürmeyin. Sıkıyor sıkıyor adam ölmüyor ama ölmediğini bildiği halde daha da sıkıyor. Bu da adamın canını sıkıyor.
5- Bir de efektler pek olmamış. Yani oldu bittiye getirilmiş gibi. Üzerinde biraz daha uğraşabilirlermiş.
6- Hitman oyunu gereği gizlilik gerektiren bir oyun. Yani direk adamların önüne çıkarsanız sizi kevgire çeviriyorlar. Bunu söylemek gerekir.

Konu 10/5, Oyuncular 10/6.5, Oyunculuk 10/6, Genel 10/6,5
Sıkı bir aksiyon filmi severseniz filmi rahatlıkla izleyebilirsiniz ama ha derseniz ben aksiyondan ziyada görsel şölen olsun ya da beni şaşırtsın derseniz pek tavsiye etmiyorum (Gerçi aksiyon filmlerinde pek şaşırtmaca olmuyor. Adamlar pata küte girişiyor, çatışıyor, bomba patlatıyorlar.)
Bu film ilk filme ve oyununa göre KÖTÜ, aksiyon filmleri arasında İYİ FİLMdir.
Devamını Oku »

11 Aralık 2015 Cuma

#1 X-Men: Apocalypse Fragman İnceleme

Herkese tekrardan iyifilm bloğundan merhaba arkadaşlar.
Bu yazıda duyurulduğu günden itibaren heyecanla geleceği günü beklediğim "X-Men: Apocalypse" filminin ilk fragmanı "20th Century Fox" tarafından yayınlandı.

https://www.youtube.com/watch?v=COvnHv42T-A&feature=share (Fragmana bu linkten ulaşabilirsiniz.)

Gelelim ilk izlenimlere:
1- Logan yani Wolverine abimizin olmaması büyük bir kayıp.
2- İlk X-Men filmlerinde oynayan bütün karakterlerin küçüklükleri olacak. Bir kaç yeni karakter eklenecek.
3- Bu filmde Profesör X'in neden kel olduğunu öğreneceğiz.
4- Fragmanın anladığımız kadarıyla o bütün curcuna, dünyanın harabeye döndüğü yerler Profesör X'in gelecekte görebildiği şeyler ve bu görüşün ardından gözleri siyahlaşıyor. Yani En Sabah Nur nam-ı diğer Apocalypse onu etkiliyor. Aklına giriyor.
5- Normalde çizgi romanda Apocalypse'i yenmeyi başaran Cable (Scott Summer'ın oğlu) film kadrosunda gözükmüyor. Bu da büyük kayıp. Onun yerine Alex Summers ve oğlu Scott Summers var.
6- Anlamadığım nokta Profesör X, First Class filminin sonunda Moira MacTaggert'ın hafızasını silmişti. Hadi Days of Future Past'ta geçmiş değişti diyelim ama bu hafıza silme olayı ondan 10 yıl önce gerçekleşmişti. Bu filmde Charles'ı hatırlıyor mu ya da hatırlıyorsa nasıl hatırlıyor? Film çıkınca cevabımızı alacağız.

İnşallah "First Class" ve "Days of Future Past" gibi bizi etkilemeyi başarır. 
Devamını Oku »

#7 Percy Jackson: Canavarlar Denizi (Percy Jackson: Sea of Monsters)

Herkese iyifilm bloğundan merhaba arkadaşlar.
Bugünkü kurbanımız 2013 yılında vizyona giren "Percy Jackson: Canavarlar Denizi"

Konusuna değinelim biraz:
Deniz Tanrısı Poseidon’un oğlu Percy Jackson’ın maceraları devam ediyor. İlk filmde güçlerini keşfeden ve annesini kurtarmak için arkadaşlarıyla uzun bir yolculuğa çıkan Percy, kendini kahraman gibi hissetmiyor, ona şansın yardım ettiğini düşünüyordur.
Canavarlar Denizi’nde; çok tehlikeli sularda mücadele etmek zorunda kalan Percy ve ekibi, insanların Bermuda Şeytan Üçgeni dedikleri yere yani “Canavarlar Denizi” ne giderler. Percy Jackson, Titan saldırıları ve mistik varlıklarla dolu bu yolculukta uyanmakta olan eski bir şeytanı durdurmak zorundadır ve macera başlar.

Oyunculara değinelim biraz da:
Logan Lerman, filmde kendisinden olağanüstü şeyler beklenen bir karakteri üstleniyor. Fakat yüzünden dolayı mıdır nedir hiçbir ciddiyet yok kendisinde filmde. Hep bir dalga havasında ilerliyor.
Alexandra Daddario, gözleri güzel fakat bir o kadar da korkutucu olan güzel ablamız. Kendisini San Andreas, Teksas Katliamı 3D gibi filmlerden tanıyoruz. O da burada yarı tanrıyı oynuyor. İlk filmde hırçın olan ablamız bu filmde biraz durulmuş gibi. Saçını boyatmış ondan olabilir.
Jake Abel, kendisi filmde tek beğendiğim kişidir. Kötü karakteri yakışıyor. Tipi tam Türk dizilerindeki liseli-kötü karakterleri andırıyor.
Sean Bean, kendisini oynadığı her filmde ya da dizide öldürüyorlar. Yönetmen burada "Yav bu adam her oynadığı yapımda ölüyor. Bu sefer ölümsüz olsun bakalım ne olacak." demiş olabilir. İyi de yapmış kendisini görmek güzel fakat az var filmde.
Bir kaç oyuncu dışında diğerleri bir önceki filmden tanıdığımız kişiler.

Gelelim eleştirilere:
1- Film adını haketmiyor. Yani "Canavarlar Denizi" denilmiş fakat deniz filmde 5-10 dakika ya var ya yok.
2- İlk filmdeki o hava ve görsel efektler yeni filmde yok.
3- Kronos'u çok güçsüz göstermişler. Halbuki "Titanların Öfkesi" filminde nasıl göstermişlerdi. Oradaki Perseus Kronosu öldürebilmek için tanrıların bütün mızraklarını birleştirip, boğazından aşağı atmıştı. Ki o filmde Kronos bir yumruğuyla koca bir köyü yok edebiliyordu. Mitler birbirini tutmuyor.
4-Filmde beklenmedik bir son olmuyor. Yine iyi taraftakiler kazanıyor hiçbir kayıp yaşamadan. Bunu aşmak gerek artık.

Konu 10/6, Oyuncular 10/5, Oyunculuk 10/4, Genel 10/4,5
Bu film bana, ilk filme ve fantastik filmlere göre KÖTÜ FİLMdir.
Devamını Oku »

#6 Ateşten Kalbe, Akıldan Dumana (Lock, Stock and Two Smoking Barrels)

Herkese iyifilm bloğundan merhaba arkadaşlar.
Bugünkü eleştireceğim filmim 1998 yılında vizyona giren "Ateşten Kalbe, Akıldan Dumana" filmi.

Konuya değinelim biraz:
Eddy ve arkadaşları ellerindeki 100.000 paundu değerlendirmek için kumara yatırırlar. Aralarında en kurt oyuncu eddy olduğu için arkadaşları masaya onu yollarlar. Fakat masada herşey çoktan ayarlanmıştır. Eddy oyunun sonunda Hatchet Harry'e yarım milyon paund borçlanır. Bu borcu bir hafta içerisinde ödemelidir yoksa Hatchet Harry'nin parmaklarını keseceğini biliyordur. Bu uğurda arkadaşlar parayı bulmak için bir dizi komik olaya karışırlar. Hatta bunlardan birinde Eddy'nin babasının antika tüfeği ile soygun yapmaya kalkarlar. Fakat hepsinde başarısızlığa uğrarlar. Fakat ellerindeki antika tüfeğin değerini bilmemektedirler. 

Oyunculara değinelim biraz da:
Jason Statham, kendisine artık çok aşinayız. Amerikan sinemasının vurdulu, kırdılı filmlerinin adamı. Fakat bu film ilk filmlerinden olduğu için pek ön planda değil kendisi.
Vinnie Jones, kendisini yine vurdulu, kırdılı filmlerin kötü adamı olarak görüyoruz. Fakat bu filmde her şeyi oğlu için yapıyor. Takdirlik. Filmdeki en sakin psikopat rolü kendisine ait.
Jason Flemyng, kendisini X-Men First Class, Kick-Ass gibi filmlerden tanıyoruz. Ekibe gayet iyi uyum sağlamış.
Dexter Flecther, kendisi filmdeki en temiz abiyi oynarken(ya da öyle görünürken), yumurta kapıya dayanınca kendini bozmak zorunda kalan fakat filmde söylediği sözlerle geçmişinde bir psikopat olduğunu hissettiğimiz kişidir kendisi. 
Nick Moran, ekibin Hatchet Harry'e 500bin pound borçlanan üyesi. Fakat daha sonra yaptığı bir plan ile bütün filmin gidişatını değiştiren kişidir kendisi.
Diğer oyuncularda çok güzel uyum sağlamış filme. Takdirlik.

Gelelim eleştirilere:
1- Filmde aşırı derecede küfür var. İzlerseniz tek izleyin.
2- Filmin başlarında sıkılabilirsiniz çünkü yavaş ilerliyor ama sabrederseniz ileride bayağı açılıyor filmin. Komedi-aksiyon harmanlanıyor.
3- Tom (Jason Flemyng) Yunanlı Nick'ten silah isterken Nick diyor ki "Bu çok zor. Burası Londra. Lübnan değil." Sonraki soygun sahnesinde bir bakıyoruz soygunu yapanlardan biri bir trafik polisini paket edip atıyor vanın arka tarafına. Bu olay Lübnan'da pek yaşanmıyordur diye düşünüyorum.
4- Filmde o kadar adam ölüyor. Bir tane insan silah seslerini duymadığı gibi, bir tane polis bile gelmiyor. Olay sonrası değil saatler sonra geliyorlar kendileri. Çünkü orası Londra.
5- Filmde yapılan bir plan zincirleme reaksiyon başlatıyor. Bu kadarına da pes diyorsunuz. (Bunu hem eleştirmek hem de övmek amaçlı yazdım. Şayet bu zincirleme reaksiyonlar olmasaydı film olmazdı.)
6- Hatcher Harry denilen adam sözde güçlü bir adam ve herkes kendisinden korkuyor. Ulan adamın hiç mi koruması olmaz. Bari kapıya iki tane adam koyaydınız da daha inandırıcı olaydı. Her gelen elini kolunu sallaya sallaya giriyor içeri. Sonrasında da Harry'nin hali malum.

Konu 10/9, Oyuncular 10/10, Oyunculuk 10/10, Genel 10/8.5
Bu film bana göre aksiyon-komedi tarzı filmler arasında efsane olarak yer alır ve İYİ FİLMdir.
Devamını Oku »

9 Aralık 2015 Çarşamba

#1 The Flash 2x9

Herkese iyifilm bloğundan merhaba arkadaşlar. Bundan sonra izlediğim dizileri de eleştirme kararı aldım. Dizileri bölüm bölüm inceleyeceğim.
İlk olarak dün internete düşen The Flash dizisyle başlamak istiyorum.

(Dikkat SPOILER içerir.)
Bu bölüm bana göre diğer bölümlere nazaran boş bir bölümdü. Yani yapımcılar dramı gizlemek için araya aksiyon sahnesi koymak istemişler. Çünkü bu bölümün amacı bazı sorunlara ışık tutmaktı bana göre. 
Peki neden boştu? Mark Mardon nam-ı diğer Weather Wizard, Barry'den intikam almak ve onu öldürmek için hapishaneye giriyor ve Leonard Snart namı- diğer Captain Cold ve James Jesse nam-ı diğer Trickster'ın kaçmasına yardım ediyor. Buraya kadar her şey tamam. Bir plan hazırlıyorlar ve Trickster, Noel baba kılığına girip, içinde bomba olan hediye kutularından 100 tanesini çocuklara hediyeymiş gibi veriyor. Barry, ikisini de yakalamak için meydana geldiğinde hediye kutularını ve eğer bir şey yaparsa bombaları patlatacaklarını söylüyorlar.
Buraya kadar da her şey tamam. Barry'de el mecbur teslim oluyor ve Weather Wizard başlıyor gavura vurur gibi Barry'e vurmaya. Bu arada Earth-2 den gelen Harrison Wells diyor ki benim bir planım var. Plana göre bir tane bomba bulup, içine bir mıknatıs yerleştirip, bir dronun üzerine yapıştırıp uçurunca diğer bombalarda bu bombaya çekilecek ve şehirde bir portal açıp hepsini imha edilecek. Sorun bundan sonra.
Bombayı bulup, drone'a yerleştirmeleri 1 dakika sürmüyor ve tam Trickster, Barry'e bıçağı saplayacakken haber veriyorlar bombaları imha ettik diye ve Barry'nin adamları paket etmesi 2 saniye sürmüyor. Ne oldu ne bitti bir anda? O kadar gerilim verdiniz. Mark Mardon'ın önceki geldiği bölüm The Flash'ın en yüksek alan bölümü. O bölümden sonra hele ki üç suçlu var Barry'nin karşısında, insan bir şaşırtmaca istiyor, bir gerilim istiyor. Bu hiç yoktu bu bölümde.
Bir de bu bölümden sonra dizi yine ilk sezona saracak gibi. Yani ilk sezonda Earth-1 deki kötü Harrison Wells, Barry'nin daha hızlı olmasını sağlayıp ondan çıkar sağlamaya çalıştı ve sonunda öldü. Bu bölümde de Dr. Zoom, Earth-2 den gelen iyi Harrison Wells'e Barry'nin daha hızlı olmasına yardım etmesini söyledi.(Dr. Zoom, Harrison Wells'in kızını kaçırmıştı.)
Yani bu bölümden sonra Barry daha da hızlanacak ve sonra büyük ihtimalle Dr. Zoom ölecek ve Harrison Wells kızı için yine kötü adam olacak.
Bir de yılların sarışını Wally West'i siyahi olarak diziye dahil etmeleri de ayrı bir tartışma konusu.

The Flash'ın her bölümünü merakla bekliyorum. Bölüm boş ama izlenebilir. İyi Seyirler.
Devamını Oku »

#5 Aşk Doktoru (Hitch)

Herkese iyifilm bloğundan selamlar arkadaşlar. Yeni bir film eleştirimle karşınızdayım. 
Filmimiz 2005 yılında çıkan geneli eğlenceli geçen romantik-komedi türündeki "Aşk Doktoru" yani "Hitch" filmi.

Konuya değinecek olursak:
Kendine göre imkansız bir aşka tutulmuş olan albert aşk acısı çekmektedir. Kendisi gibi yardıma muhtaç olup sorunlarını çözmüş kişilerden aldığı bir kart sayesinde dr.hitch ile tanışır. Hitch ile tanışmasından sonra hayatı değişecektir.

Erkekler arasında bir efsane olan dr.hitch artık herkesin dilindedir. tabiki bu olay gazetelerinde ilgisini çekmiştir güzel gazeteci sara da bu olayı araştırmaya başlar. hitchi tanımaya başladıkça saranında fikirleri değişecek ve aralarında güzel bir aşk doğacaktır.


Oyunculara değinelim biraz da:
Will Smith, kendisini pek çok filmden tanıyoruz. Kendisi gerçekten böyle filmlerin adamı. Hollywood'un yaşlanmayan çocuğudur kendisi. Eğlenceli roller kendisine çok yakışıyor.
Eva Mendes, bu rol için biraz ağır kalsa da güzelliğiyle izlettiriyor kendisini latin güzel.
Kevin James, filmin içindeyse mutlaka o film komik olur. Gerçekten de öyle olmuş. Kendisinin bulunduğu sahneler de çok güldüğümü söylemeliyim.
Diğer oyuncularda gayet güzel uyum sağlamış filme.

Gelelim eleştirilere:
1- Bu filmden anlıyoruz ki Amerikalı kadınların önünde bir kaç şekil hareket yapıp, bir kaç süslü söz söyleyince hemen tav olmakla birlikte çok sevişkenler kendileri ya da bize öyle gösteriliyor. Bende şöyle diyorum; yiyorsa gel bunu Türkiye'de yap. Adamı öttürürler, aklını başından alırlar. Kendine gelemezsin. Amerika'da yapması kolay. Herkesin mezhep geniş ne de olsa.
2- Sara Melas(Eva Mendes) diyor ki "Sevgili istemiyorum, kariyerime odaklandım." ama karşısına Hitch çıkınca bir anda yelkenler suya iniyor ve kariyere odaklanma bir anda "puf" uçup gidiyor akıldan. Madem bir karar verdin aklında tut.
3- Hitch'in hep gizli tuttuğu mesleğini Sara Melas ortaya çıkarınca herkeste bir merak oluşuyor tabi acaba bu mu aşık etti beni bu adama diye. Yav kardeşim adam sadece yolu göstermiş. Nasıl adımlanacağını öğretmiş. Ondan sonra bir daha görüşmemişler bile. Haftalar sonra gelip diyorsun ki "Sen bu adamı tanıyon mu yea?"
4- Sara'nın en yakın arkadaşı gelip diyor ki "Ben bir adamla tanıştım. Gerçekten çok yağışıklı fakat iç çamaşırı alıyordu. Kime diye sordum annesine olduğunu söyledi." Lan gerizekalı bir adam annesine iç çamaşırı alır mı? Hadi onu anlamadın arkadaşın da seni uyardı başka bir kız vardır diye. Ne çeşit bir malsın sen. Bir de gidip adamla birlikte oluyorsun. Sonra adamın seninle işi bittiğinde gelip Hitch'e "Hayatımı mahvettin." diyorsun. Kafayı kullan azıcık. Yazık.

Konu 10/8, Oyuncular 10/8, Oyunculuk 10/8, Genel 10/8.5

Bu film bana göre bütün romantik-komedi filmleri arasında İYİ FİLMdir.
Devamını Oku »

3 Aralık 2015 Perşembe

#4 Karınca Adam (Ant-Man)

Herkese iyifilm bloğundan selamlar arkadaşlar. Bugünkü filmimiz Marvel'in son dönem gözdelerinden olan ve ilgi gören filmi Karınca Adam.

Konu:
Biyokimyacı Dr. Hank Pym (Michael Douglas) yaptığı son deneylerde, maddelerin boyutlarını değiştirmeyi keşfeder. Bu keşfi ilk önce üzerinde test eder ve yarattığı araçlarla birlikte böceklerle iletişime geçmeyi başarır. Yarattığı özel kıyafeti giyerek kötü güçlere karşı mücadele etmesi için Scott Lang'i (Paul Rudd) seçer, bu kıyafetin olağanüstü güçlerini kullanarak dünyayı kurtarmaya girişirler.

Oyuncular:
Paul Rudd, Ant-Man rolüne gerçekten çok uymuş. Kendisi Marvel evrenine yakışacak bir Ant-Man olmuş.
Michael Douglas, Hank Pym olarak karşımıza çıkıyor. Gerçi filmde pasif kalsa da filmin havasına uymuş kendileri.
Corey Stoll, kendisini bir çok filmde gördük zaten. Burada takıntılı ve sakin psikopat rolünü çok iyi oynamış. Yellow-Jacket rolü için biçilmiş kaftan.
Evangeline Lily, Hank Pym'in kızı Hope rolünde. Olmuş olmuş.

Gelelim Eleştirilere:
1- Ant-Man'in İntikamcılar üssüne gittiği sahne. Yav arkadaş koskaca İntikamcılar üssü. Falcon dışında başka adam olmaz mı? Lan biri çıksın ateş etsin ya da üstüne basmaya çalışsın. Etraf kurak, etraf çöl, etrafda hiç adam yok.
2- Görsel intro bittikten sonra Hank Pym kızına yeni prototipi gösteriyor ve Hope'un tipi bir anda değişiyor. Karının gözü göz değil.
3- Darren Cross, tesisin güvenliğini sözde 3 katına çıkarıyor fakat içeride tekme tokat adam indiriyorlar kimsenin ruhu duymuyor.
4- Karınca Adam, Falcon'la kapışırken Jetpack'inin içine girip kabloları koparıyor fakat aynısını Sarı-Ceket'e yapmaya çalışınca boyu büyük kalıyor ve atom altı boyuta girmek zorunda kalıyor. Şimdi Falcon'un Jetpacki bu kadar mı dandik? Değilse Karınca Adam nasıl o kadar küçüldü? Ha küçüldüyse de her sahnede boyutu aynı değil sonucu çıkıyor ortaya.

Filmde bilindik karakterler haricinde bir karakter görmek gerçekten çok güzel. İnsan acaba bu sefer ne olacak diye merak ediyor. Görsel efektler(her filmdeki görsel efektlerde hata var) muazzam güzellikte. İnsanı hayret ediyor.
Ve Karınca Adam'ı sonraki Marvel filmlerinde görecek olmak gerçekten çok sevindirici.
Konu 10/8, Oyuncular 10/10, Oyunculuk 10/8, Genel
10/8.3

Bu film hem Marvel evrenindeki filmlere hem de kendi kategorisindeki filmlere göre İYİ FİLMdir.
Devamını Oku »

1 Aralık 2015 Salı

#3 Çelik Adam (Man of Steel)

Herkese iyifilm bloğundan merhaba arkadaşlar. Üçüncü filmimiz olan "Çelik Adam" yani "Man of Steel" ile karşınızdayım. Bakalım nasıl bir filmmiş.

Konu:
Artık herkesin aşina olduğu klasik Superman muhabbeti. Yani Krypton yok olmadan önce Dünya'ya gönderiliyor Superman ve orada başına gelecekleri anlatıyor. Tek bir farkla. Bu sefer düşmanları insanlar değil.

Oyuncular:
Henry Cavill yeni Superman rolüne gerçekten uymuş. Sıkı bir çalışma dönemi geçirmiş belli ki. Hem oyunculuk hem de fiziksel açıdan ama olmuş yani. 
Michael Shannon, General Zod rolüne mükemmel uymuş. Yani uymamış resmen yaşamış rolü. Kendisi psikopat karakterleri iyi canlandıran bir aktördür zaten.
Amy Adams, filmde havada kalan tek oyuncudur bana göre. Yani Lois Lane daha genç ya da daha aktif birini koyabilirlermiş. Filmde biraz sırıtsa da göz ardı edilebilir.
Russel Crowe, kendisini az görsek de görmek beni gerçekten sevindirdi. Zaten o kısa süre de Superman'a yardım etmekle geçti.
Kevin Costner, filmimizin en fedakar adamını oynuyor. Oğlu için canını bile verir.
Diane Lane, Clark'ın dünyadaki anası. Onu alıyor, büyütüyor. Yemeyip yediriyor, içmeyip içiriyor. Hakkı ödenmez.
Diğer oyuncular da filme çok güzel yakışmış. Takdirlik.  

Gelelim Eleştirilere:
İlk başta biraz övelim sonra yereriz. 
Görsel efektler(her ne kadar zamanlama ve uyum hataları olsa da) harikaydı. Hele o Superman'ın uçtuğu sahneler resmen insana uçtuğu hissini verdi yani.
Konu şu açıdan güzel. Klasik Lex Luthor muhabbeti yok. Adam kendi ırkıyla savaşıyor insanlar için. 
Ve Krypton'luların elinde bulundurduğu ileri teknoloji. Bu da ancak Christopher Nolan gibi birinin hayal gücünden çıkabilirdi.

Sıra geldi yermeye.
1- Lois Lane. Yav arkadaş sen bir uzaylıyla tanışıyorsun. Biraz şaşır ya da öyle görün ya da çekin. Hiç şaşırmaz insan. Sen hergün uzaylılarla mı tanışıyorsun? Bir de hiç çekinmediği gibi aşık oluyor. Olaya gel.
 2- Ortadaki kadın bir sonraki sahnede diyor ki(yıkım bittikten sonra): "Gittiler mi?" Siyahi arkadaş diyor ki: "Sanırım." Sonra kadın diyorki Superman'a bakarak: "Bizi o kurtardı." Peki ben neden bunu yazdım?! Sen orada Superman'ı gör, üstüne de ki "Adam bizi kurtardı, vallahi helal." ama sonra Daily Planet'e iş için geldiğinde adamı tanıma. Yani bir gözlük insanı bu kadar mı değiştiriyor ya da mavi kıyafeti gidince Superman tanınmaz hale mi geliyor? Adam zaten sakalları kesince bambaşka oldu. Bir kere görsen unutmazsın(İbneye döndü gibi, sakallı daha iyiydi.) Sen gel adama "Sen yenisin galiba, Hoşgeldin aramıza de."
3- Superman'ın yapmaya yıllarını verdiği şeyleri Zod, bir kaç saatte yaptı. Ulan adam uçmayı bile filmin yarısında öğrendi. Peder demeseydi sınırları zorla diye o zaman uçamayacaktı belki de. Kim bilir.
4- Dünyadaki peder(Yani Kevin Costner'ın oynadığı Jonathan Kent) ölmeden önce ergen Clark diyor ki: "Ya ben artık güçlerimi kullanmak istiyorum. Acayip sıkıldım yea." Babası da "Oğlum, seni görebilirler bu yüzden buna izin veremem." diyor. Bizim ergen Clark "Yav ben seni niye dinliyorum ki sen benim gerçek babam değilsin zaten." diyor. Ve bir kaç dakika sonra peder ölüyor. Be itoğlu it bu vicdanla nasıl yaşadın onca yıl.
5- Son olarak Russel Amcamız yani Clark'ın gerçek babasının, geminin kontrolünü ele geçirip neden gemiye zarar vermediğiyse aklıma takıldı.

Sonuç olarak Oyuncular 10/9, Oyunculuk 10/8, Konu 10/7,  Genel olarak 10/8
Ve Zack Snyder ve Christopher Nolan imzalı bu yapım bana göre İYİ FİLMdir 
Devamını Oku »