31 Ocak 2016 Pazar

#19 Moğol (Mongol)

Herkese iyifilm bloğunda merhaba arkadaşlar. Bu yazımda; hükümranlığı devrinde gittiği yerlerde taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmayan Cengiz Han'ın biyografisi olan "Moğol" filmini inceleyeceğim.

Konusuna değinelim:
Cengiz Han'ın hükümdarlığa nasıl yükseldiğini, neler yaşadığını anlatıyor.

Oyunculara değinelim: 
Tadanobu Asano, kendisini Thor filmlerinden tanıyoruz: Yüz olarak gerçekten Cengiz Han'ı andırsa da, role yakışsa da olmamış.
Aslına bakarsanız filmin tek tanınan oyuncusu bu. Zaten bu filmde Tadanobu Asano için yükselme filmi olmuş. Çünkü bu filmde oynayan başka hiçbir oyuncu büyük filmlerde yer bulamamış kendisine. Fakat seçilen oyuncular filmin atmosferine uymuş.

Gelelim incelememize:
1- Film çok yavaş ilerliyor. Hatta o kadar yavaş ilerliyor ki 2 saatlik film bana 3 saat gibi geldi, ilerleterek izlememe rağmen.
2- Konu da çok fazla kopukluklar var. Yani bir sahnede savaş oluyorsa; o sahneden başka bir sahneye geçiş çok hızlı oluyor. Olayları anlatmak için yeterli süreyi oturtamamışlar. Bir olayın süresi gereğinden uzun, bir olayın süresi yetersiz olmuş.
3- IMDb puanını ve Metascore'u kesinlikle haketmiyor. "Kelebek Etkisi" gibi bir filmin Metascoru 30, bu filmin 73. Ayıptır.
4- Son savaş sahnesi-Youtube'a "Dombıra" yazdığınızda ilk çıkan klip- iyi başladı. Dedik ki "ha şimdi aksiyon başlayacak. Göreceğiz gerçek Cengiz Han'ı." diye. Fakat bir iki ok atışının ardından film bitti.
5- Cengiz Han'ın tam bir psikopat ama gerçekten akıllı bir adam olduğunu biliyoruz. Bu filmde bize yansımadı ya da biz öyle hissettik.

Olmamış. Olmamış. Olmamış.
Oyuncular 10/7, Oyunculuk 10/7, Konu 10/7, Genel 10/5
İzlerken müthiş sıkıldığımız bu film; bütün biyografi filmleri arasında KÖTÜ FİLMdir. 
Devamını Oku »

30 Ocak 2016 Cumartesi

#18 John Wick

Herkese iyifilm bloğundan merhaba arkadaşlar. Bu yazımda Keanu Reeves abimizin çıkış yapmaya çalıştığı, işini layıkıyla yapan eski bir kiralık katili oynadığı "John Wick" filmini inceleyeceğim.

Konusuna değinelim önce:
John Wick, hayallerindeki kadınla tanıştıktan ve evlendikten sonra kirli işleri bırakmış eski bir kiralık katildir. 5 yıllık evliliğin sonunda karısı ölür, o öldükten sonra kocasının yalnız kalmaması için bir köpek bırakmıştır. Ancak karısından son hatıra olan köpeği de, arabasında saldırıya uğradığı sırada ölür. Arabasına saldıran çetenin liderinin, eski patronunun oğlu olduğunu öğrendikten sonra intikam için çeteye bir savaş açar: Wick aradan geçen yıllarda pek paslanmamıştır.

Oyunculara bakalım:
Keanu Reeves, kendisini anlatmaya gerek yok, bilen biliyor zaten. Bu filmde de o kadar iyi oynamış ki bir an olsun bile sıkılmıyorsunuz.
Michael Nyqvist, kendisi bu filmde John Wick abimizin eski işvereni olarak oynuyor. Kendisi İsveçli olmasına rağmen Rus rolünü gayet güzel oynamış.
Alfie Allen, kendisi "Game of Thrones" dizisinde en fazla acıdığımız karakterdir şüphesiz. Bu filmde de "eceli gelen köpek cami duvarına işermiş" misali ecelini arıyor ve buluyor da...
Willem Dafoe, normal bir insan gibi görünüp ama içinde bir psikopat barındırmak ya da bunun rolünü yapmak kolay değildir. Willem Reyiz bunu başarmış. Takdir ettik.
Diğer oyuncularda filmin o kasvetli havasına uyum sağlamış. Oyuncu seçimleri başarılı.

Gelelim incelememize:
1- John Wick Reyiz, köpeğini öldürdüler diye Rusların Amerika'da ki bütün bağlantılarını yok etti. Bir sevdiğine bir şey olsaydı. Bütün ülkeyi havaya uçururdu heralde.
2- Her çatışma ya da dövüş sahnesi gerçeğe çok yakındı. Yani ilk davranın kazandığı gibi gitti. Dövüş sahnelerinde de başa baş bir dövüş olmuş.
3- Aksiyon filmlerinde olduğu gibi konu zayıf fakat bir aksiyon severseniz kendinizi geriye bırakın ve aksiyonun tadına varın. Film o kadar hareketli, gürültülüydü ki sinemadan çıktığımda kendimi boşluk hissettim, hayatım çok monoton geldi. Elime bir silah verseler iki, göğüs bir kafa girerdim herkese heralde.
4- Yanında çalışan en iyi seri katili oğluna anlatmazsan, ondan uzak durması gerektiğini söylemezsen; o da gider böyle takar peşine John Wick'i.
5- Yeraltı çete kurgusu çok iyiydi. Özel paralarla girilen yerler vs.

Aslına bakarsanız bu filmin eleştirilecek pek bir tarafı yok. Çünkü baş karakterimizi sinirlendirirler. O da gider baştakini öldürene kadar alayına sıkar. Zaten aksiyon filmlerinin geneli böyledir. O yüzden filmde konu aramak yerine kendinizi aksiyona bırakın.

Oyuncular 10/9, Oyunculuk 10/8, Konu 10/6, Genel 10/8
Bu film bütün aksiyon filmleri arasında ÇOK İYİ FİLMdir.
Devamını Oku »

27 Ocak 2016 Çarşamba

#17 Matrix (The Matrix)

Herkese iyfilmbloğundan merhaba arkadaşlar. Bu yazımda 20. yy sonlarında sinema sektörüne müthiş giriş yapan ve yeni bir soluk getiren 90 neslinin dilinden düşmeyen, artık herkesin aşina olduğu "Matrix" filmini inceleyeceğim.

Konuya değinelim biraz:
Bir bilgisayar programcısı olan Thomas Anderson aynı zamanda Neo nickname'li çok usta bir "hacker" dır. Ancak siyah takım elbiseli ve gözlüklü adamların yakın takibindedir. Bu takibin nedenini ise karşılaşacağı Morpheus'dan öğrenecektir. Neo, birden kendini Morpheus'un anlattıklarına güvenmek zorunda kaldığı büyük bir komplonun içinde bulacaktır. İçinde yaşadığımızı sandığımız bu dünya tamamiyle aldatıcıdır. Tüm insanlık aslında uzaydan gelen yaratıkların köleleridir. Neo, Trinity ve Morpheus'un da yardımıyla kendilerini bu düzeni yıkmaya adayan bir grubun içine katılır.

Oyunculara bakalım:
Keanu Reeves, kendisi bu filmle bir anda yükselen fakat sonrasında hiç bu kadar yükseklerde kendisini görmediğimiz ama oynadığı rollerin hakkını veren bir abimizdir.(John Wick'i izleyin. Onu da farklı bir yazımda inceleyeceğim.)
Laurence Fishburne, kendisini Morpheus olarak görmekteyiz. Herade bu rol üstüne yapışmıştır diye düşünüyoruz. Çünkü bir nesil kendisini Morpheus olarak tanıdı.
Carrie-Anne Moss, üçlemede son filme kadar hayatta kalan tek kadın kendisi. Her ne kadar dövüş sahneleri abartılı olsa da filme farklı bir hava katıyor kendisi. Bir dönemin aşık olduğu kadın. Yalan yok.
Hugo Weaving, kendisi o kadar büyük filmlerde oynadı ki hangilerini saysak bilemedik. Yüzüklerin Efendisi'nde Lord Elrond, V For Vendetta'da V, Kaptan Amerika'da Kızıl Kafatası, Transformers'da Megatron(seslendirme) bunlardan bir kaçı. Tabi ki bu filmle yükseldi kendisi. Ajan Smith rolünü müthiş bir şekilde oynamış. Konuşma şekli bile farklı. Kendisini Neo'dan daha fazla sevdik.
Diğer oyuncularda filmin havasına uyacak şekilde seçilmiş. Kimse sırıtmıyor.

Gelelim incelememize:
1- 1999 yılında o zamanki imkanlarda böyle animasyonlar, CGI yapmak her babayidiğin harcı değil. Görsel efekt süpervizörü abimizi canı gönülden kutluyor.(Zaten Keanu Reeves, filmden kazandığı paranın çoğunu bu abimize ve yardımcılarına vermiştir ve "onlar benden daha fazla hakediyor." demişti.)
2- Trinity ablamız-yukarıda da söylediğim gibi- son filme kadar hayatta kalabilen tek kadın. Bütün gözler onun üzerinde olmasına karşın o gözlerini Neo'dan bir an olsun bile ayırmıyor. Takdir ettik. Böyle seven kadın buldun mu bırakmayacaksın.
3- Siz 200 yılda yerin altını o hale nasıl getirdiniz. Yapay Zeka ürettiğinizde elinizdeki bütün imkanlarda gitmedi mi? Ya da siz bunu yaparken o etrafta cirit atan sentineller neredeydi? Hadi 50yıl sonra üretildiler desen 150 yılda hiç mi engel yemediniz?
4- Sentinelleri yenebilmek için elektromanyetik darbe kullanıyorlar. Fakat bunu sadece sentineller gelince yapıyorlar. Olum madem elinizde imkan var. Yapın bir tane elektromanyetik darbe bombası. Yerin 5 metre altında patlatsanız bile bütün altyapı sistemleri bozulur. Sonra da savaşa hazırlanın, program yazın. Yetiştirin bir-iki tane makine, elektrik, fizik mühendisi. Herkes mi cahil?
5- Morpheus'u kurtarmaya gittikleri o binada yaşanılan ilk çatışma sahnesi de evlere şenlik. 20 tane dingil 2 kişi vuramıyor. Üstüne üstlük kahramanımız sağ taraftayken sol tarafa mı ateş eden dersin, karakterimizin kendisini vurmasını bekleyen mi dersin, hiç sağına soluna bakmadan bodozlama ateş eden mi dersin? Olum siz eğitimli adamlar değil misiniz? Nerde sizin eğitiminiz? Kim aldı size askere?
6- Aksiyon sahnelerinde de bazı mantık hataları olsa da kendini izlettiriyor.
7- Neo abimizin özelliklerinin ortaya çıkması için illa biri dürtükleyecek. Ya böğrüne iki kurşun yiyecek, ya buna uzaktan ateş edecekler(o klasik arkaya yatma sahnesi için).
8- G.O.R.A filmindeki çoğu ayrıntının buradan alındığını görüyoruz. Cem Yılmaz'ın soh sahnede zıplayıp el hareketi çekmesi, Garavel Usta'nın Arif'e dövüş stili yüklemesi, Arif'in 216'ya "tam tur ya, tam tur. ben böyle yaptığım zaman etrafımda tam tur döneceksin." deyip klasik arkaya yatış sahnesini yapmaya çalışması bunlardan bir kaçı.

Oyuncular 10/9, Oyunculuk 10/8, Konu 10/8.5, Genel 10/8.5
Bu film çıkış tarihinden itibaren çekilecek olan bütün bilim-kurgu filmlerinin çehresinin değiştirecektir. Bu yüzden bütün bilim-kurgu filmleri arasında ÇOK İYİ FİLMdir.
Devamını Oku »

#16 Kelebek Etkisi (The Butterfly Effect)

Herkese iyifilm bloğunda merhaba arkadaşlar. Bu yazımda uzun zamandır izlemek istediğim, izledikten sonra da "ben bu filmi niye daha önce izlemişim" dedirten 2004 yapımı "Kelebek Etkisi" filmini inceleyeceğim.

Konuya değinelim önce:
Çocukluğundan gelen korkunç hatıralarıyla mücadele etmek zorunda kalan genç bir adam zaman içinde geçmişe yolculuk yapabildiğini ve olayları değiştirebildiğini keşfeder. Ne var ki her değişiklik hem kendi hayatını hemde çevresindeki insanların hayatını büyük ölçüde etkilemektedir. Üstelik de çoğu zaman beklenenin tam aksine! 

Oyunculara bakalım:
Ashton Kutcher, kendisi şimdilerde böyle bir rol oynasa yaşı vesilesiyle ağır kalır ama bu filmde tam oturmuş yani. Filmi izlerken "neden başka biri oynamamış yea?" demiyorsunuz.
Amy Smart, kendisini bir çok filmden tanıyoruz. Bu filmde ise bir karakter, kendi içinde kaç farklı şekle bürünür sorusu cevaplanıyor. Kendisini görmek güzel.
Jesse James, kendisi bu filmde Tommy adlı karakterin 13 yaşındaki halini oynuyor. Filmde diyebilirsiniz "bu bacak kadar çocuk neler yapabilir?" diye. Size cevabını kesinlikle veriyor. Bir çocuktan müthiş bir performans... Takdir ettik.
Bu filmde oyuncu fazla var. Çünkü her anı değiştiğinde kişilerde değişiyor. O yüzden hepsini tek tek yazmayacağım. 

Gelelim incelememize:
1- Film sonuyla kesinlikle sizi mal ediyor. Hüzünlendiriyor. Kendinizden geçiyorsunuz. Aklınıza takılıyor.
2- Bu filmi inceleyip Metascore'u 30 veren kişileri canı gönülden tebrik ediyorum. Mal ordusu.
3- Evan arkadaşımız, bir anıyı değiştirdiğinde farklı bir yerde uyanıyor. Fakat hepsinin sonu kötü bitiyor. Bir anıya birden fazla gidişi yapıyor. Biz de diyoruz ki; lan dingil. Bir gitmeden önce ne diyeceğini hesapla. Neler olabileceğini hayal et. Bir kere yaptın, neler olabileceğini gördün. Git tekrardan geçmişe, aynı şeyleri düzelterek söyle. Bir yanlış oldu mu tekrar git ve bu yanlışı düzeltecek şeyler söyle. Ne gidip her seferinde farklı şeyler söylüyosun.
4- Evan'ın geçmişi değiştirip; kolları, bacakları koptuktan sonra sahneler bizi bizden alıyor. Gözlerini bir açıyor Evan kardeş. Bir bakıyor ki yan yatakta arkadaşı Lenny ve sevgilisi Andrea sevişiyor. Olum siz ne vefasız adamlarsınız. Andrea sen vefasız kızsın. Adam sakat kaldı diye terkedilir mi? Olmaz. Hadi yaptınız, adamın yanında sevişmeyin bari.
5- Geçmişi ikinci değiştişinde her şey iyiydi fakat sonunda kendi bok etti. Ne güzel hem sevdiğinleydin. Hem tanınıyordun. Belli bir saygılığın vardı. Sonra sen Tommy geçmişte köpeğini öldürdü diye. Ağzını yüzünü dağıt. Harbi dingil.
6- Köpeğin öldüğü anıya geri dönen Evan kardeşimiz, köpeğin konulduğu torbayı kesmek için Lenny arkadaşının elinde bir ucu keskin bir demir veriyor ve git aç diyor. Sonrasında ise Tommy karşısında acıklı bir konuşma yaparak onu vazgeçiriyor. Sonrasında ise Lenny arkadaş elindeki demiri-önceki yaşadıklarının intikamı olarak- Tommy'nin sırtına geçiriyor ve tadaa mutsuz son. "Lan dingil madem bu kadar acıklı bir konuşma yapacaktın, niye verdin çocuğun eline demiri?" Birde gaz veriyor: "Geçmişte yaptıklarını ödeme zamanı geldi." diye.
7- Andrea ve Tommy'nin babasının pedofili olduğunu biliyorsun ama Andrea'yı kurtarıp, Tommy'i bırakıyorsun. Sonrasında noluyor; o iğrenç baba kızı rahat bırakıp Tommy'e halleniyor. Sonrası malum. Yav bir düşün. Sonuçlarını düşün.

Her ne kadar Evan'a sinir olsak da, ortaya çıkan sonuçlara son derece şaşırıyoruz. Fakat aynı anıları tekrar tekrar farklı şekillerde kurcalacağına, nasıl daha iyi yaparıp diye düşünüp öyle hareket etseydin be Evan'ım demekten kendimizi alamıyor.

Oyuncular 10/9, Oyunculuk 10/9, Konu 10/9, Genel 10/9
Bu film bütün bilim-kurgu, fantastik filmler arasında ÇOK İYİ FİLMdir.
Devamını Oku »

22 Ocak 2016 Cuma

#15 Spectre (007 James Bond #24)

Herkese selamlar iyifilm blog takipçileri. Bu yazımda belki de dünyanın en uzun serisi olan "007 James Bond" serisinin son filmi "Spectre"yi ele alacağım.

Konuya değinelim önce:
Geçmişin tozlu sayfalarından kopup gelen bir mesaj, ajan Bond'u (Daniel Craig) önce Mexico City'ye, sonra Roma'ya götürür. Roma'da tehlikeli bir suçlunun dul eşi Lucia (Monica Bellucci) ile tanışır ve yine burada Spectre adında çok gizli ve tehlikeli örgütlenmeden haberdar olur.
Fakat Londra'da Bond'un ve M önderliğindeki MI6'in faaliyetleri tartışılır hale gelmiştir. Bond bu esnada Spectre'nin sırlarla dolu arka planını gün yüzüne çıkarabilmek için eski düşmanı Mr. White'ın kızı Madeleine (Lea Seydoux) ile temasa geçmeye çalışacaktır. Ve Spectre'nin merkezine yaklaştıkça, aradığı düşmanla arasında hiç bilmediği bir bağın varlığından da haberdar olacaktır.


Oyunculara değinelim:
Daniel Craig, seriyi takip edenler bilir. Bu film kendisinin oynadığı 4. James Bond filmidir. Alıştık artık kendisine. Başkasını görsek yadırgarız büyük ihtimalle.
Léa Seydoux, kendisini "Mavi En Sıcak Renktir" ve "Görevimiz Tehlike: Hayalet Protokol" filmlerinde tanıyoruz. Kendisi güzel bir kadın ama bu filmde daha bir güzel göründü gözüme. James Bond'un yeni yavuklusu.
Christoph Waltz, kendisinin oynadığı bütün rolleri büyük bir hayranlıkla izlerim. Zaten aldığı iki oskar ödülü de kendisinin ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu kanıtlıyor. Filmde az görünse de bize yetti.
Ralph Fiennes, kendisi hayran olduğum başka bir oyuncudur. "Harry Potter" serisindeki "Voldemort" ve "Büyük Budapeşte Hoteli"ndeki "Gustave" karakterleriyle tanırız kendisini.(Daha çok var da burada saysak bitmez.) Her ne kadar baş rolde olmasa da kendisini görmek gerçekten güzel.
Andrew Scott, "Sherlock" dizisinde kendisini "Jim Moriarty" olarak tanıdığımız. Psikopat rollerini çok iyi bir şekilde yerine getiren kardeşimizi bu filmde görmek güzel. Daha iyi işlerde yer almayı hakediyor.

Gelelim incelemize:
1- Klasik Bond Hikayesi: İlk sahnelerde çatışma olur. Bond bir şekilde içinden çıkar. Sonrasında bu olayla bağlantısı olan bir kadın olur mutlaka. Gider onu sorgulamak için fakat sevişirler. Sonrasında bu kadını bırakır başka bir yere gider. Orada bir kadın görür, vurulur. Yine sevişirler. En sonunda kötü adam ölür. Bond kahraman ilan edilir. Bunun ötesine geçemiyorlar. Yani bizi şaşırtan bir şey pek göremedik.
2- Bu sefer Bond'un sevdiği kadın ölmedi. Garipsesek de sevindik.
3- Bu filmde hem Monica Belucci hem de Léa Seydoux'la sevişiyor Bond Reyiz. Ne diyelim beline kuvvet. Sonrasında gelişen olaylar ise hem cenabet dolaştığı için gerçekleşiyor.
4- Daha önceki filmlerde yakaladığı ya da öldürdüğü kim varsa hepsinin Spectre adlı örgütün başları olduğunu göstermeleri filme bir artı katıyor.
5- Sonlara doğru normal hayatta "filmlerde yapılan en büyük patlama sahnesi" diye haberlere çıkan tesisin patlama sahnesinde; tesis o kadar havaya uçmasına rağmen bir hiç parça bizimkilere gelmiyor ki biz hiçbir parçanın havada uçtuğunu bile görmedik.
6- Bu film önceki filmi "Skyfall" gibi yavaş geçmiyor. Baştan sonra aksiyon, gerilim var. Bu da senaryoya bir nevi darbe vuruyor. Çünkü fazla aksiyonla kimseyi şaşırtamazsınız.
7- Batista reisi görmek güzeldi. Fakat 1.96 boyunda olan kendisi 1.78 boyunda olan Bond'u bir türlü dövemedi ya içimize dert oldu. Birde filmde o kadar yerde yakaladı. Kendisini çok insaflı gördük.
8- Bütün olaylara tek başına dalıyor Bond reis. Her gün 3-5 kilo yürek yiyor kendisi galiba.
9- İlk sahnelerde tam sevişecekleri anda Bond, ablamızı bırakıp gidiyor. Üzüldük biraz ama sonrasında bunu Monica Belucci'yle telafi ediyor.
10- O kadar pata küte birbirlerine giriyorlar. Bayağı bir yumruk da yiyor Bond reis. Fakat diğer sahnelerde hiçbir şey olmamış gibi tekrar dövüşüyor, koşuyor, hopluyor, zıplıyor. Demirden yapılmış mübarek.

Oyuncular 10/9, Oyunculuk 10/9, Konu 10/7.5, Genel 10/7
Bu film diğer James Bond ve aksiyon filmlerine göre İYİ FİLMdir.
Devamını Oku »

19 Ocak 2016 Salı

#14 Otel Transilvanya 2 (Hotel Transylvania 2)

Herkese selamlar iyifilm blog okurları.
Bu yazımda; ilk filmi 2012'de çıkan, farklı konusuyla dikkat çeken ve büyük beğeni toplayan "Hotel Transilvanya" animasyon filminin ikincisini ele alacağım.

Konuya değinelim önce:
Daha önce insanlara kapısını kapalı tutan Otel Transilvanya, artık insan müşterileri de kabul etmeye başlamıştır. Birbirinden ürkütücü yaratıklar, insanlarla birlikte yaşamaktadır. Misafirler arasında Dracula'nın yarı insan yarı vampir torunu Dennis de vardır. Anne babasının yokluğunda çok sevdiği torunuyla ilgilenen Drak, Dennis'in hiçbir vampirlik belirtisi göstermediğini görür ve ona vampir olmanın tüm gerekliliklerini öğretmeye karar verir. 

Seslendirme kadrosuna bakalım:
Seslendirme kadrosunda; Adam Sandler (Kont Dracula), Selena Gomez (Mavis), Andy Samberg (Jonathan), Kevin James (Frankenstein), Steve Buscemi (Wayne) gibi tanınan, başarılı isimler yer alıyor. Ki bu da filmi altyazılı bir şekilde izlenebilir kılıyor.

Gelelim eleştirilere:
1- Film çok hızlı ilerliyor. Çok fazla kopmalar var. Zaman algısı hiç kullanılmamış gibi duruyor.
2- İlk filmdeki seyir zevki bu filmi nazaran çok daha yüksek. Ha eğlendiriyor mu? Evet. Fakat ilk filmdeki keyfi alamıyorsunuz.
3- Mavis ve Jonathan'ın evliliğinde çıkan velet vampir oluyor. Gönül isterdiki Mavisle olan ilişkinden Jonathan'da bir kaç özellik kazansın. 
4- İlk filmdeki orjinali Fransız, seslendirmesi Laz şivesi olan usta aşçıyı görmemek beni biraz üzdü. "Uyy Drakula beyciğum" sözü aklımdan hiç gitmez.
5- Canavarların insanları kabulü bu kadar sancılıyken, insanların canavarları bu kadar kolay benimsemesi de ayrı bir ironi.
6- Son dakikalarda gelen kötü canavar sizi "şimdi film biraz daha hareketlenecek" diye ümitlendiriyor ama ümidiniz yarıda kesiliyor çünkü o sahneler 2-3 dakika ya sürüyor ya sürmüyor.


Seslendirme Kadrosu 10/10, Seslendirme 10/10, Konu 10/6, Genel 10/6

Bu film ilk filmine nazaran KÖTÜ, animasyon filmleri arasında eğlenceli, güldüren ve İYİ FİLMdir.
Devamını Oku »

18 Ocak 2016 Pazartesi

#13 Sosyal Ağ (Social Network)

Herkese iyifilm bloğundan selamlar arkadaşlar. Bugünkü eleştireceğim film şuan dünyanın en fazla kullanılan sosyal ağı Facebook'un kurucusu(!) Mark Zuckerberg'in Facebook'u nasıl kurduğunu anlatan "Sosyal Ağ".

Konusuna değinelim önce:
Yukarıda da dediğim gibi film şuan da dünyanın en çok kullandığı sosyal paylaşım sitesi Facebook'un nasıl kurulduğunu anlatıyor.

Oyunculara değinelim biraz da:
Jesse Eisenberg, kendisini bu filmden önce Zombieland ve sonrasında Sihirbazlar Çetesi filminden ve daha sonrasında ise Batman vs. Süperman: Adaletin Şafağı filminde Lex Luthor olarak tanıyacağız. Kendisi "Sosyal Ağ" filmi için kesinlikle aranılan adam. Asosyal fakat azimli kararlı bir insan yapısını, diğer insanları çok da umursamayışını bizlere çok güzel yansıtıyor. Tam bir Mark Zuckerberg.
Andrew Garfield, kendisini "İnanılmaz Örümcek Adam" filmlerinden tanıyoruz. Bu filmde ise kendisine en çok acıdığımız kişi oluyor. Rolünü gerçekten güzel oynamış, hakkını vermiş.
Justin Timberlake, şarkıcı kişiliğinin yanı sıra oyuncu kişiliğiyle de ön plana çıkan bu abimiz, filme yakışmış her yönüyle. Yaptığı işlerle övünmeyi seven, hiperaktif bir karakteri güzel oynamış.
Ve bütün oyuncular filme yakışmış. Gençlik zamanı oyuncularını gerçekten iyi seçmişler.

Gelelim eleştirilere:
1- Adam 42 günde Facebook'u kuruyor. Böyle bir site kurmak gerçekten bu kadar kısa mı sürüyor? Yoksa bizi mi yiyorlar?
2- Filmin sonlarında Winklevoss kardeşlere gizlilik için 65 Milyon $ verildiği yazıyor. Madem bu biliniyor nasıl gizlilik oluyor? Bu filmde gerçekler anlatıldıysa gizlilik diye bir şey kalmamış ve 65 Milyon $ zarar olmuş oluyor. Gerçi Zuckerberg abimize dokunmaz ama.
3- Sitenin açılması için bütün finansal desteği sağlayan Eduardo Savarin adlı arkadaşı hiç acımadan Facebook'dan atmaları bir eksi olarak yazıldı Zuckerberg abimizin hanesine. Bu nasıl bir yavşaklıktır?
4- Ünlü olacağım diye kadınları ortaya koymaları, onları kıyaslamaları da ayrı bir çirkinlik olarak geçti bize. Mark sen ne pis bi adammışsın!!!!
5- Filmde Facebook'u Mark Zuckerberg'in kurduğu anlatılıyor. Yanlış olan ise şuan Facebook'un bütün hakları, Zuckerberg'in bütün parası CIA'in denetlemesinde bulunuyor. Yani Mark Zuckerberg'in en ufak yanlışında kendisini bir daha göremeyebiliriz. Bunu eklemeyi unutmuşlar. Çünkü dünya da bu kadar büyük çaplı bir olayı kendi başına bırakmazlar.
6- Filmdeki konuşmalar çok hızlı ilerliyor. Bazı yerleri kaçırabilirsiniz. 

Oyuncular 10/9, Oyunculuk 10/8, Konu 10/7, Genel 10/7.5

Bu film bana göre biyografi filmleri arasında KÖTÜ FİLMdir. Çünkü bu film tam bir biyografi filmi değil. Biyografi filmlerinin dışında ise İYİ FİLMdir.
Devamını Oku »