22 Ocak 2016 Cuma

#15 Spectre (007 James Bond #24)

Herkese selamlar iyifilm blog takipçileri. Bu yazımda belki de dünyanın en uzun serisi olan "007 James Bond" serisinin son filmi "Spectre"yi ele alacağım.

Konuya değinelim önce:
Geçmişin tozlu sayfalarından kopup gelen bir mesaj, ajan Bond'u (Daniel Craig) önce Mexico City'ye, sonra Roma'ya götürür. Roma'da tehlikeli bir suçlunun dul eşi Lucia (Monica Bellucci) ile tanışır ve yine burada Spectre adında çok gizli ve tehlikeli örgütlenmeden haberdar olur.
Fakat Londra'da Bond'un ve M önderliğindeki MI6'in faaliyetleri tartışılır hale gelmiştir. Bond bu esnada Spectre'nin sırlarla dolu arka planını gün yüzüne çıkarabilmek için eski düşmanı Mr. White'ın kızı Madeleine (Lea Seydoux) ile temasa geçmeye çalışacaktır. Ve Spectre'nin merkezine yaklaştıkça, aradığı düşmanla arasında hiç bilmediği bir bağın varlığından da haberdar olacaktır.


Oyunculara değinelim:
Daniel Craig, seriyi takip edenler bilir. Bu film kendisinin oynadığı 4. James Bond filmidir. Alıştık artık kendisine. Başkasını görsek yadırgarız büyük ihtimalle.
Léa Seydoux, kendisini "Mavi En Sıcak Renktir" ve "Görevimiz Tehlike: Hayalet Protokol" filmlerinde tanıyoruz. Kendisi güzel bir kadın ama bu filmde daha bir güzel göründü gözüme. James Bond'un yeni yavuklusu.
Christoph Waltz, kendisinin oynadığı bütün rolleri büyük bir hayranlıkla izlerim. Zaten aldığı iki oskar ödülü de kendisinin ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu kanıtlıyor. Filmde az görünse de bize yetti.
Ralph Fiennes, kendisi hayran olduğum başka bir oyuncudur. "Harry Potter" serisindeki "Voldemort" ve "Büyük Budapeşte Hoteli"ndeki "Gustave" karakterleriyle tanırız kendisini.(Daha çok var da burada saysak bitmez.) Her ne kadar baş rolde olmasa da kendisini görmek gerçekten güzel.
Andrew Scott, "Sherlock" dizisinde kendisini "Jim Moriarty" olarak tanıdığımız. Psikopat rollerini çok iyi bir şekilde yerine getiren kardeşimizi bu filmde görmek güzel. Daha iyi işlerde yer almayı hakediyor.

Gelelim incelemize:
1- Klasik Bond Hikayesi: İlk sahnelerde çatışma olur. Bond bir şekilde içinden çıkar. Sonrasında bu olayla bağlantısı olan bir kadın olur mutlaka. Gider onu sorgulamak için fakat sevişirler. Sonrasında bu kadını bırakır başka bir yere gider. Orada bir kadın görür, vurulur. Yine sevişirler. En sonunda kötü adam ölür. Bond kahraman ilan edilir. Bunun ötesine geçemiyorlar. Yani bizi şaşırtan bir şey pek göremedik.
2- Bu sefer Bond'un sevdiği kadın ölmedi. Garipsesek de sevindik.
3- Bu filmde hem Monica Belucci hem de Léa Seydoux'la sevişiyor Bond Reyiz. Ne diyelim beline kuvvet. Sonrasında gelişen olaylar ise hem cenabet dolaştığı için gerçekleşiyor.
4- Daha önceki filmlerde yakaladığı ya da öldürdüğü kim varsa hepsinin Spectre adlı örgütün başları olduğunu göstermeleri filme bir artı katıyor.
5- Sonlara doğru normal hayatta "filmlerde yapılan en büyük patlama sahnesi" diye haberlere çıkan tesisin patlama sahnesinde; tesis o kadar havaya uçmasına rağmen bir hiç parça bizimkilere gelmiyor ki biz hiçbir parçanın havada uçtuğunu bile görmedik.
6- Bu film önceki filmi "Skyfall" gibi yavaş geçmiyor. Baştan sonra aksiyon, gerilim var. Bu da senaryoya bir nevi darbe vuruyor. Çünkü fazla aksiyonla kimseyi şaşırtamazsınız.
7- Batista reisi görmek güzeldi. Fakat 1.96 boyunda olan kendisi 1.78 boyunda olan Bond'u bir türlü dövemedi ya içimize dert oldu. Birde filmde o kadar yerde yakaladı. Kendisini çok insaflı gördük.
8- Bütün olaylara tek başına dalıyor Bond reis. Her gün 3-5 kilo yürek yiyor kendisi galiba.
9- İlk sahnelerde tam sevişecekleri anda Bond, ablamızı bırakıp gidiyor. Üzüldük biraz ama sonrasında bunu Monica Belucci'yle telafi ediyor.
10- O kadar pata küte birbirlerine giriyorlar. Bayağı bir yumruk da yiyor Bond reis. Fakat diğer sahnelerde hiçbir şey olmamış gibi tekrar dövüşüyor, koşuyor, hopluyor, zıplıyor. Demirden yapılmış mübarek.

Oyuncular 10/9, Oyunculuk 10/9, Konu 10/7.5, Genel 10/7
Bu film diğer James Bond ve aksiyon filmlerine göre İYİ FİLMdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder